11 Ocak 2009 Pazar

Dogal gaza alternatif LPG


İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş, doğal gaz sevkıyatında yaşanan kriz dönemlerinde, tedarik ve temininde sıkıntı bulunmayan LPG'nin önemli bir alternatif olabileceğini açıkladı.

Doğal gaza alternatif LPG


Yalçıntaş, yaptığı yazılı açıklamada, LPG'nin temiz, çevre dostu, depolanabilir ve kolay taşınabilir olma özellikleriyle birçok Avrupa ülkesinde tercih edilen bir enerji kaynağı olduğunu ve Avrupa'nın da kısıntı sebebiyle LPG dönüşümü başlattığını belirtti.

Kombi, ocak ve fırın gibi cihazlarının basit bir işlemle LPG ile çalışır hale getirilebileceğini ifade eden Yalçıntaş, şunları kaydetti:

''Doğal gaz akışının kesilmesi, azalması konusunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın, ilgili kurumlarının ve mahalli idarelerin gerekli önlemleri alacaklarından kuşkumuz yok. Bütün buna rağmen bir sıkıntı ile karşı karşıya kalındığında LPG'ye dönüşümün küçük bir işlemle yapılabilme imkanının olduğunu belirtmek isterim. Türkiye'de 10 milyar dolarlık pazar hacmini yakalayan LPG, doğal gazla birlikte çevreci bir yakıt olarak görülmeli. LPG sektöründe de böyle bir dönüşüm için her türlü altyapı hazır. Özellikle sanayi kesiminde sistemin hızlı devreye alınabilmesi mümkün.''

Yalçıntaş, LPG sektörünün Türkiye'de 61 dağıtım şirketi 16 bin bayisi ile hizmet sunduğunu ve özellikle İstanbul'da LPG dönüşümü hizmeti verebilecek 1600 civarında bayi ve geniş servis altyapısının hazır olduğunu belirtti.


Hafta sonu tatili tek gune indirilsin


Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Genel Başkanı Nurettin Özgenç, cumartesi günlerinin tamam gün olarak mesaiye dahil edilmesi gerektiğini savundu.

Özgenç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'de geçen yıl toplam hafta sonlarında 104 gün, milli ve dini bayramlarda da 11 gün olmak üzere 115 günlük bir tatil programının yapıldığını, idari tatiller ile birlikte bunun 125 güne çıktığını anımsattı.

İdari izin uygulamasıyla bazen bu sürenin, 140 güne kadar çıkabildiğini belirten Özgenç, ''Yani iki gün çalışıyor, bir gün tatil yapıyoruz'' dedi.

Türkiye'de bazı AB ülkelerinin iki katı oranında tatil yapılabildiğine dikkati çeken Özgenç, özellikle idari izin uygulamasından vazgeçilerek hafta sonu tatilinin 1 güne indirilmesi gerektiğini ifade etti. Özgenç, şunları kaydetti:

''Dünya büyük bir ekonomik buhran içerisindeyken, 1 günlük kaybın en az 2 trilyon TL olduğu yetkililerimizce açıklandığı göz önüne alındığında, yılda 52 gün fazla mesai yaptığımızda, 104 trilyon TL ekonomiye katkısı olacağı ortaya çıkıyor. Bu ve buna benzer ekonomik kayıplardan dolayı hükümetimizden talebimiz, cumartesi günlerinin tam gün mesaiye dahil edilmesidir.

Cumartesi gününün ille de tatil olacak diye bir zorunluluğu yok. Dünyanın her tarafında da bugün tatil olarak kullanılmıyor. Biz de kullanmayabiliriz. Gereksiz tatillerin getirdiği ilave bir sürü yükler var. Rekabet gücünü azaltan yanları bulunuyor. Lüzumsuz tatil olunca fabrikalar ve iş yerleri çalışmıyor. İşlemler gecikiyor. Bütün bunlar hesaba katılmalı.''

-''FAZLA TATİLLER REHAVETE SÜRÜKLÜYOR''-

Türkiye'nin üretime daha fazla zaman ayırması gerektiğinin altını çizen Özgenç, şöyle devam etti:

''Tatillerin uzatılması da bizi milletçe rehavete sürüklüyor. Uzun tatiller üretim ve ticaretin düzenini bozuyor. İnsan çalışma temposuna alışmışken, birdenbire dokuz-on günlük bir tatil her şeyi alt üst ediyor. Neredeyse, senelik izin gibi oluyor. Bunca tatilden sonra insanın çalışmaya yeniden yoğunlaşması çok zor oluyor.

Ekonomi yönünden bakıldığında da ülkemiz ve insanımız bir yılın yarısını zaten boş geçirerek yaşıyor. Geriye kalan yarısını çalışarak ve elde ettikleri karla dengelemeye çalışıyor. Türkiye ekonomik olarak çok güçlü bir ülke değil. Toplam dış borç stokunun, 2008 Eylül sonu itibariyle 289,3 milyar dolar olarak ifade edildiği göz önüne alındığın da bu kadar çok tatili hak etmiyor olmalıyız. Ekonomik refah seviyesine ulaşmış ülkelerin bile, en zengini sabah erkenden işinin başında oluyor. İşlerine gün ağarırken başlayıp, gün kararıncaya kadar bitirmeye çalışıyorlar.

Dünya da ekonomi sıralamasında 17. sırada olan bir ülkeyiz ama tatili en çok yapan ülkeler sıralamasında da zirvedeyiz.

Dünya kadar borcumuz olduğu, GSMH'da kişi başına düşen payın 5000 dolar civarında olduğu düşünüldüğünde; çok çalışıp, az tatil yapmalıyız ki bu ağır yükten milletçe kurtulabilelim.''



4 Eylül 2008 Perşembe

Enerjide en çekici ülke Türkiye

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, Türkiye'nin enerji yatırımları bakımından çok çekici bir ülke haline geldiğini söyledi.

Bakan Güler, Kazakistan'ın başkenti Astana'da düzenlenen ''3. Avrasya Enerji Forumu''na katılmasının ardından, Kazakistan Enerji ve Mineral Kaynaklar Bakanı Sauat Minbayev ile Kazenerji (Kazakistan Petrol Gaz ve Enerji Sektörü Organizasyonları Derneği) Başkanı Timur Kulibayev ile görüştü.

TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü;nün başkanlığındaki TÜSİAD heyetinin de yer aldığı basına kapalı yapılan görüşmelerde iki ülke arasındaki enerji yatırımlarının ele alındığı öğrenildi. Bakan Güler, temaslarının ardından, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, 4 gün süren Türkmenistan ve Kazakistan temaslarının oldukça verimli geçtiğini söyledi.

Kazakistan'da gerçekleştirdiği görüşmelerde daha çok petrol ve diğer enerji yatırımları konularının ele alındığını ifade eden Bakan Güler, TPAO'nun bu ülkedeki faaliyetlerini artırmayı amaçladıklarını belirtti. Kazakistan milli petrol şirketi KazMunay Gaz ile TPAO'nun yüzde 49 hisse sahibi olduğu KazTürkMunay şirketinin yeni sahalara açılması için teklif sunduklarını belirten Güler, Kazak yetkililerin bunu değerlendireceklerini söylediklerini kaydetti.

Shell ve Lukoil gibi büyük petrol şirketlerinin temsilcilerinin de katıldığı ''Enerji Forumu''nda, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye çok fazla ilgi duyduklarını gözlemlediğini anlatan Bakan Güler, ''Türkiye şu anda enerji yatırımları bakımından çok ilgi çekici bir ülke haline geldi. Burada büyük ölçüde Türkiye konuşuldu. Türkiye'de yapılan yenilenebilir enerji yatırımları ve özelleştirme konularına büyük ilgi duyuyorlar. Bu bizim açımızdan sevindirici'' şeklinde konuştu.

Bakan Güler, bir soru üzerine, Türkmenistan ve Kazakistan ziyaretlerinin Kafkaslar'da son zamanlarda yaşanan gelişmelerle ilgisinin olmadığını, daha önceden planlanan bir ziyaret olduğunu bildirdi. Aralarında Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Mehmet Uysal, Botaş Genel Müdürü Saltuk Düzyol ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş (TETAŞ) Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya'nın da bulunduğu Güler başkanlığındaki heyet, daha sonra Kazakistan Enerji ve Mineral Kaynaklar Bakanı Sauat Minbayev'in verdiği iftar yemeğine katıldı.

Bakan Güler ve beraberindeki heyet, yemeğin ardından bu gece özel uçakla Türkiye'ye dönecek.

AA

21 Ağustos 2008 Perşembe

Peugeot, Türkiye için duacı


Peugeot, Türkiye için duacı Peugeot Türkiye Genel Müdürü Jean, Peugeot'un yatırım planına ilişkin, "Umarım Türkiye için olumlu bir karar çıkar. Olumlu karar çıkması için gerçekten her şeyi yapacağız" dedi.

Hülya Çorakçı Ertan'ın haberi

Peugeot Türkiye Genel Müdürü Jean Pierre Vieux, Peugeot'un yatırımı konusunda henüz nihai kararın alınmadığını belirterek, "Ama çok iyimser bakıyorum olaya ve Türkiye'nin bu konuda çok şanslı olduğunu düşünüyorum" dedi.

Türkiye'nin otomotiv sanayinde önemli bir ülke olduğunu, Peugeot grubunun zaten yan sanayi parçalarını Türkiye'den aldığını anımsatan Vieux, "Başka ülkelerde montajını yaptığımız otomobiller için Türkiye'de üretilen parçaları kullanıyoruz. 2007 yılında bu konuda Türkiye'den yaptığımız alımların miktarı 400 milyon avro. Dolayısıyla uzun yıllardır Türkiye'deki yan sanayi ile Peugot grubu arasında önemli temaslar var" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin çok önemli bir ülke olduğunu, 600 bin araçlık bir piyasa bulunduğunu ifade eden Vieux, kişi başına düşen araç sayısına bakıldığında Türk piyasasının çok önemli bir potansiyelinin söz konusu olduğunu kaydetti.

Günün birinde Türkiye'de 1 milyondan fazla araç satılacağını düşündüğünü söyleyen Vieux, "Buna inanan bir tek ben değilim, birçok kişi bunu söylüyor. Dolayısıyla Peugeot bu piyasada hem ticari düzeyde, hem de sanayi düzeyinde mutlaka bulunmalıdır" dedi.

Bu nedenle Peugeot'un satışlarını artırmak için önemli çabalar gösterdiğini anlatan Vieux, şöyle devam etti:

"Umarım Türkiye için olumlu bir karar çıkar. Karar olumlu çıkmazsa bile dramatik bir durum oluşmayacak, ama olumlu karar çıkması için gerçekten her şeyi yapacağız. Fransa'ya gittiğimde tabii ki Peugeot içinde profesyonellerle konuşuyorum. Onlara otomobillerden bahsettiğim zaman, üretimden, ithalattan, otomobillerin ne şekilde satıldıklarından, hemen benim gibi ikna oluyorlar. İkna etmek için çok fazla bir şey söylememe gerek yok aslında, profesyonel bu insanlar."

Türkiye'nin bu yatırım konusunda rakibi olan Polonya'da 3 yıl görev yaptığını, bu ülkeyi de iyi tanıdığını belirten Vieux, her ülkenin avantajları ve dezavantajları bulunduğunu anlattı.

-"TÜRKİYE ATLAMA TAHTASI GİBİ"-

Türkiye'nin bir "atlama tahtası" gibi olduğuna işaret eden Vieux, "Türkiye'yi bütün Körfez ülkelerine doğru geçiş gibi görebiliriz. Bu çok önemli bir avantaj. Yedek parçalar konusunda da Türkiye'nin kalitesine güveniyoruz" dedi.

Peugeot Türkiye başkanı olarak Hükümet ile yapılan bütün toplantılara katılmadığını, fakat temasların çok olumlu, içten, sıcak ve profesyonel temaslar olduğunu anlattı.

Vieux, Peugeot'un yatırım konusunda bu yıl sonuna kadar bir karar çıkmasını ümit ettiğini söyledi.

Türkiye'de bir fabrikada kurma kararı çıkması halinde bu fabrikada üretilecek otomobillerin ağırlıklı olarak Avrupa dışı ülkelere ihraç edileceğini bildiren Vieux, Batı Avrupa'daki daralmanın grubun Avrupa'daki fabrikalarını etkileyebileceğini anlattı.

Vieux, aracın maliyetini etkileyen en önemli faktörlerden birinin de taşınması olduğunu anımsatarak, "Satış noktasına yakın bir yerde aracı üretmekte fayda var" dedi.

-"BELİRSİZLİK TÜRK HALKININ MORALİNİ BOZDU"-

Türkiye'deki belirsizlik ortamının Peugeot'a etkilerine ilişkin bir soru üzerine Vieux, Temmuz ortasına kadar yaşanan siyasi ve ekonomik durumun Türk halkının moralini bozduğunu ifade etti.

Otomobil satın almanın çok duygusal bir olay olduğunu, daha teknik bir düzeyde bakıldığında otomobil kredisi almanın Temmuz aylarında daha zor olduğuna işaret eden Vieux, kredi koşullarının zorlaştığını söyledi.

Jean Pierre Vieux, "Türkiye'nin geleceğine çok olumlu bakmasak, ne sanayi yatırımdan, ne olumlu bir gelecekten, ne de satışları geliştirmekten bahsedebiliriz" dedi.

Sokaklarda insanların genelde iyimser olduğunu gördüklerini dile getiren Vieux, her şeyin herkes için pespembe olmadığını, ancak Türkiye'nin zengin sanayi kaynakları olan, genç bir ülke olduğunu, Batı Avrupa'nın yaşlılık krizini yaşayacak bir ülke olmadığını ifade etti.

(aa)

6 Temmuz 2008 Pazar

Petrol fiyatları hangi ülkeye yaradı

Dünya petrol fiyatları rekor kırmaya devam ediyor. Türkiye gibi petrolde dışa bağlı ülkeler ekonomik sıkıntı çekmeye başlarken bu ülkede durum tam tersi.

Venezuela devlet petrol şirketi, petrol fiyatlarının yükselmesine paralel olarak bu yıl ilk çeyrekte karını yüzde 80 artırdı.

Devlet petrol şirketi "Petroleos de Venezuela SA" (PDVSA) yaptığı açıklamada, 31 Martta sona eren ilk çeyrekte karını geçen yıl aynı döneme göre yüzde 80 artırarak 3,5 milyar dolara çıkardığını bildirdi. Geçen yıl aynı dönemde şirketin karı 1,9 milyar dolardı.

Şirketin ihracat gelirlerinin yüzde 53 artarak 30,7 milyar dolara ulaştığı, Venezuela ham petrolünün varilinin ilk çeyrekte geçen yıl aynı döneme göre yüzde 81 artışla ortalama 88 dolar olduğu belirtildi.

PDVSA’nın, 5 milyar dolara ulaşan işletme maliyetleri dahil harcamalarının yüzde 38 yükselişle 24,3 milyar dolara çıktığı, petrol ve doğal gaz araştırmalarına yatırım, üretim ve diğer giderlerinin ilk çeyrekte yüzde 46 artarak 1,7 milyar dolar olduğu kaydedildi.

PDVSA Başkan Yardımcısı Luis Vierma, şirketin günlük üretimini bu yılın sonuna kadar 3,4 milyon varile çıkarmak amacıyla üretimini desteklemek için bu yıl 15 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını söyledi.

PDVSA’nın günlük 3,2 milyon varil petrol ürettiğini belirtmesine rağmen, Paris merkezli Uluslararası Enerji Ajansı’na (IEA) göre, bu ülke günlük 2,4 milyon varil petrol üretiyor.

Venezuela devlet petrol şirketinin, ilk çeyrekte sosyal harcamalara 2,7 milyar dolar aktardığı, bu paranın yarıdan fazlasının altyapı ve diğer projeleri finanse eden Kalkınma Bankasına, kalanının ise sağlık sistemi, okuryazarlık ve diğer programlara tahsis edildiği bildirildi.

AA

17 Haziran 2008 Salı

Petrol fiyatları işten çıkarmaları tetikliyor

Uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarının yüksek olması hava yolu şirketlerini zor durumda bırakıyor.

Kanada'nın en büyük hava yolu şirketi Air Canada, artan akaryakıt fiyatlarıyla başedebilmek için kapasitesini düşürürken, bu yıl sonuna kadar 2 bin kişinin işine son vereceğini açıkladı.

Şirketin uçuşlarını yüzde 7 azaltacağı ve daha az çalışana ihtiyaç duyulduğu belirtilen açıklamada, petrol fiyatında her bir dolarlık artışın, şirketin yıllık akaryakıt maliyetine yaklaşık 26 milyon dolar eklediği ifade edildi.

Air Canada, Ağustos ayından sonra Toronto'dan İtalya'nın başkenti Roma'ya ve Vancouver'den Japonya'nın Osaka kentine aralıksız seferleri kaldıracağını bildirdi.

Bu arada ABD'li hava yolu şirketi United Airlines, bu yıl akaryakıt harcamaları maliyetinin 9,5 milyar dolara çıkacağını, bunun geçen yıla göre 3,5 milyar dolar artış anlamına geldiğini belirtti.

Virgin America hava yolu şirketi de yüksek petrol fiyatlarıyla başa çıkabilmek için dördüncü çeyrekte uçuş kapasitesini yüzde 10 kısacağını kaydetti.

ABD tipi hafif ham petrolün Temmuz teslimi fiyatı, dün bir ara varili 139,89 dolara ulaşarak, tüm zamanların rekorunu kırmıştı.


AA

12 Haziran 2008 Perşembe

S.Arabistan bile petrol fiyatını yüksek buldu, acil toplantı istedi

Riyad, Dubai, Reuters
13/06/2008

Dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan, gereğinden fazla yüksek bulduğu fiyatlar konusunda tüketici ülkeler ile üreticileri acilen toplanmaya çağırdı.

Yüksek fiyatlar için her iki taraf da diğerini suçluyor. Nisan ayında Roma'da yapılan benzer bir toplantıda taraflar, şimdiki seviyenin yaklaşık 20 dolar altında olmasına rağmen, fiyatların yüksek olduğu konusunda görüş birliği sağlayamamışlardı. Kral Abdullah'ın başkanlığındaki Suudi hükümet, yaklaşık bir gün içinde fiyatların 16 dolar sıçrayarak 139 doları görmesinin ardından tarafların bir araya getirilmesini istedi.

Arzın yeterli olduğunu ve fiyat artışlarının bu nedenden kaynaklanmadığını söyleyen petrol ihracatçıları, ekonominin petrol fiyatları yüzünden zarar görmesini de istemiyorlar. İhracatçılar ayrıca, petrol ve diğer emtia fiyatlarını yükselten yatırım fonları akışının da kontrol altına alınmasını talep ediyor. Petrol sektöründen bir kaynak, "Suudi Arabistan Krallığı ciddi bir kaygı içinde ve olabildiğince çok tarafın konuya yaklaşarak spekülasyonu düzen altına alma konusunda ciddi öneriler getirmelerini istiyor." dedi.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) Genel Sekreteri Abdullah el Bedri, 22 Haziran'da yapılması tasarlanan toplantıya yatırım bankaları Goldman Sachs ve Morgan Stanley'in de davet edileceğini söyledi. Bu bankalar, petrol piyasası temellerinin, fiyatların yükselmesinde çok önemli olduğu görüşünü savunarak, piyasaya artış yönünde mesajlar gönderiyor. Mayıs ayında Suudi Arabistan'ın üretimi artıracağını söylediği gün, Goldman Sachs petrol fiyatı tahminini yükseltmişti. Amerikalı yatırım bankasının bu adımı, Suudilerin piyasaya verdiği işaretin etkisini söndürdü ve petrol fiyatlarının o tarihteki rekor seviyesine fırlamasına sebep oldu.

Cidde'de yapılacak toplantının, yatırım bankalarını söz konusu temellerin artış yönlü olmadığına ikna etmeye yetmeyebileceği yorumları yapılıyor. Uzun vadeli yatırım amaçlayarak petrol piyasasına giren yatırımcılar, uzun yıllar boyunca arzın talebin gerisinde kalacağı beklentisi içinde. Bu yatırımcılar, fiyatların yapay biçimde artmasından kendilerinin sorumlu olduğunu kabul etmiyorlar. Kamuoylarındaki hoşnutsuzluktan çekinen ve protestoları yatıştırmaya çalışan tüketici hükümetler de kendi açılarından görüşlerini değiştirmeye yanaşmıyor. Toplantıya katılacak olan ABD Enerji Bakanı Sam Bodman, petrol fiyatlarındaki yükselme konusunda, dünyanın en büyük tüketicisi olan ABD'nin Suudi Arabistan ile aynı görüşte olmadığını söyledi: "Sorun farklı görüşlerde olmamız... Bu kadar yüksek fiyatlarla karşı karşıya kalmamızın nedeni kesinlikle arz ve taleptir."

100 dolar olmalı, ama 200'e de çıkabilir

Rusya'nın dile getirdiği 250 dolarlık ürküten petrol fiyatı senaryosuna Venezuela'dan destek geldi. Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, petrolün varilinin 200 doları bulabileceğini söyledi. Önceki akşam televizyonda yaptığı konuşmada, "Petrol fiyatları olması gereken yerde değil, 100 dolar olmalı, ancak bir süre önce söylediğimiz gibi 200 dolara yükselebilir." ifadesini kullandı. Ancak petrolün bu fiyata ne zaman ulaşacağına dair bir şey söylemedi. Chavez, ABD Doları'nın değerinin düşük olması, ABD'nin İran'a yönelik tehditleri ve ABD ekonomisinin kötü yönetimi yüzünden petrol fiyatlarının yükseldiğini dile getirdi. Bu arada Venezuela Petrol Bakanı Rafael Ramirez, Suudi Arabistan'da yapılacak petrol üreticileri ile tüketicilerinin buluşacağı toplantıda, üretim seviyesinin değiştirilmesi anlaşması olmayacağını ifade etti. OPEC'in piyasaları dengede tutmaya çalıştığını belirten Ramirez, "OPEC, üretimini artırmasına gerek olduğunu düşünmüyor. Çünkü fiyatların artmasının üretimle değil, spekülasyon ve ABD Doları'nın değer kaybetmesiyle ilgisi var." dedi. Ekonomi Servisi

5 Haziran 2008 Perşembe

Otomotivde 50 bin istihdam müjdesi

Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Burhanoğlu, kısa vadede 100 bin, uzun vadede 500 bin yeni istihdam yaratma olanağına sahip otomotiv sanayinde, yakın gelecekte 50 bin beyaz yakalıya ihtiyaç duyulacağını bildirdi.

TAYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Burhanoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, otomotiv sanayinin 2007 yılını 1,1 milyon araç üretip, 19,5 milyar dolar ihracat ile geçmiş yıllarda olduğu gibi lider sektör olarak sonlandırdığını anımsattı.

Otomotiv yan sanayinin ise toplamda 13 milyar dolar iş hacmi, 6,3 milyar dolar doğrudan ihracat gerçekleştirdiğini belirten Burhanoğlu, şunları söyledi:

''Türk Otomotiv Sanayi ürettiğinin yüzde 70'ini Batı Avrupa ülkelerine ihraç etmektedir. 2007 yılında 1,2 milyar dolar yeni yatırım yapılmış ve bir yıl önceye oranla yüzde 8'lik bir üretim artışı sağlanmıştır. İki seçimin olması nedeniyle iç pazar satışlarında yüzde 5'lik bir daralma oldu, ancak ihracattaki artış ile üretim artmaya devam etti. İç pazarda 2006 yılında 670 bin araç satılmıştı, 2007 yılında ancak 640 bin adede ulaşıldı. Bu rakamın yüzde 55'ini ithal araçlar oluşturdu.''

-9 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM PLANLANIYOR-

Burhanoğlu, otomotiv sanayinde hızlı bir gelişme yaşayan Türkiye'nin 2013 yılına kadar yılda 2 milyon araç üretip, 40 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirerek ilk 10 ülke arasına girmeyi hedeflediğini belirtti.

Burhanoğlu, şunları söyledi:

''Faaliyette olan firmalarımızın yanı sıra katma değeri yüksek yeni projeleri ve yeni yatırımları ülkemize getirmek kaçınılmazdır. Sanayimizin gelişim sürekliliğini sağlayabilmesi için pazarın büyüme ölçüsünün minimum yüzde 12 seviyesinde devam etmesi gerekmektedir.

Planlanan yatırımlar kapasite artışı için 3,5 milyar dolar, teknoloji yenileme için 2 milyar dolar, yeni model yatırımları için 3,5 milyar dolar olmak üzere toplam 9 milyar dolardır. Bu kapasite 40 milyar dolar ihracat hacmi ve toplam 500 bin nitelikli kişi için iş imkanı demektir.

Kısa vadedeki diğer hedeflerimiz ise dünya araç üretiminde 10'uncu, AB'de 3'üncü olmak ve Ar-Ge konusunda AB'de ilk 5 ülke arasında yer almaktır.''

-8,5 MİLYAR DOLARLIK İHRACAT TAHMİNİ-

Burhanoğlu, otomotiv sanayinin üretim süreci, kalitesi ve rekabetçiliği açısından ihracatçı sektör haline gelmesi ve önümüzdeki 5 yıl içinde üretim kapasitesini iki katına çıkaracak yatırım kararlarının alınması, Türkiye'nin Avrupa, yakın Doğu ve küresel pazar için üretim merkezi olma konumunu güçlendireceğini savundu.

Bu yıl üretimde yüzde 25'lik bir artış beklendiğini, toplam ihracat hacminin 26 milyar doları aşacağının, yan sanayinin ise 8,5 milyar dolar doğrudan ihracat gerçekleştireceğinin tahmin edildiğini ifade eden Burhanoğlu, mayıs sonu itibariyle beş aylık otomotiv ürünü taşıt araçları ile aksam ve parçaların toplam ihracatının yüzde 46 artış ile 10 milyar 962 milyon dolar olarak gerçekleştiğini, otomobil ihracatının ise ilk beş ayda yüzde 36 artış gösterdiğini kaydetti.

-''SANAYİMİZDE ELEMAN EKSİKLİĞİ YAŞANMAKTA''-

Otomotiv sanayinin, yan sanayisi ile birlikte yaklaşık 250 bin kişilik istihdam yarattığını, TAYSAD'ın üyesi bulunan 252 firmanın toplam çalışan sayısının 73 bin kişi olduğunu, kendi tedarikçileri ile yaklaşık 120 bin kişiye istihdam sağladığını vurgulayan Burhanoğlu, şöyle devam etti:

''2013 yılına kadar hedeflenen 2 milyon araç üretimini dikkate alarak, tüm otomotiv sanayimiz orta vadede 100 bin, uzun vadede 500 bin yeni istihdam yaratma olanağına sahiptir. Sanayimizde eleman eksikliği yaşanmakta, beyaz yakalı çalışan bulmakta zorlanmaktayız. Yakın gelecekte sadece 50 bin beyaz yakalıya ihtiyaç duyulacak. Bu nedenle biz 2008 yılı sonuna kadar meslek okulu mezunu 500 genci sanayiye kazandırmayı planlıyoruz. İstihdam ancak reel sektörün gelişmesi ve yatırımlarını sürdürmesi ile mümkün olabilecektir.''

-ARA ELEMAN SORUNUNA ÇÖZÜM ARAYIŞLARI-

TAYSAD'ın sanayideki ara eleman sıkıntısına kısa ve orta vadede çözüm getirme için İŞ-KUR ile proje başlattığını dile getiren Burhanoğlu, şunları kaydetti:

''Pilot olarak sanayimizin yoğun olduğu Gebze bölgesinde İŞ-KUR ile başlattığımız ortak proje sayesinde özellikle meslek liseleri ve dengi okullardan mezun olmuş, ancak işsiz olan gençlerimizi teorik ve pratik eğitim olmak üzere hazırlanacak kurslarla iş garantisi vererek sanayimize kazandıracağız.

Üniversitede okuyan gençlere otomotiv sanayini anlatmak ve ihtiyacımız olan alanlarda onları da bünyemize kazandırmak, üniversite sanayi işbirliklerini arttırmak amacıyla Dokuz Eylül, Sabancı ve Karadeniz Teknik Üniversitesinde çalışmalar gerçekleştirdik. Bu etkinliklerde öğrencilere her yönüyle hem otomotiv sektörünü, hem de bu alanda iş sahibi olabilmeleri için neler yapmaları gerektiğini anlattık.''

Burhanoğlu, 2008-2009 yılı TAYSAD İnsan Kaynakları Çalışmaları kapsamında ayrıca, ara eleman sorununa çözüm için AB fonlarına başvurduklarını, çeşitli meslek liseleri ve üniversitelerle işbirliği yaptıklarını, çeşitli düzeylerde eğitim seminerleri düzenlediklerini, eğitimlerden TAYSAD üyesi 500 kişinin yararlandığını, yıl sonuna kadar sayıyı bin kişiye çıkarmayı hedeflediklerini, çalışmalarının devam edeceğini kaydetti.

Enflasyon bu yaz terletecek gibi

Enflasyon beş ay sonunda yıllık bazda yüzde 10.74’le 13 ay sonra yeniden çift haneye çıktı. Genelde yaz aylarında düşüşe geçen enflasyonun bu kez artışa geçmesi bekleniyor.

Reuters’a konuşan Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, yaz aylarında enflasyonun yükseleceğini ancak yıl sonunda tekrar tek haneye düşürmek için çaba sarf edeceklerini söyledi.

Yılmaz, hükümetin hazırlayacağı orta vadeli program için 2009-2011 yıllarına ait enflasyon rakamlarına ihtiyaç olduğunu ve bu nedenle hedeflerin gözden geçirilmesinin faydalı olacağını düşündüklerini belirtti.

MB Başkanı şunları söyledi: “Revizyon sonra da olabilirdi ve orta vadeli programda Merkez Bankası’nın tahminleri kullanılabilirdi ve 3. çeyreğe doğru Merkez Bankası kesin enflasyon hedeflerini belirtebilirdi ancak bunun iletişim açısından sorun yaratabileceğini düşündük, çünkü kamuoyu iki kez değişiklik görecekti ve tahminle hedef arasında karmaşa yaratılacaktı. Mesajın net ve doğru gitmesi için revizyonu öne çektik” dedi.

Merkez Bankası’nın bundan sonraki kredibilitesinin ne yönde gelişeceğinin ne yapacaklarına bağlı olacağını vurgulayan Yılmaz şöyle konuştu: “Eğer piyasa oyuncularının zihninde Merkez Bankası’nın özelde ve hükümetin de genelde enflasyon mücadelede yeteri kadar sıkı davranmadığı gibi bir imaj olursa bundan hep birlikte zarar görürüz, fakat kesinlikle söylüyorum ki Merkez Bankası enflasyonla mücadelede kesinlikle havlu atmadı ve havlu atmayacak. Enflasyon hedeflerinin revize edilmesi Merkez Bankası’nın gevşek para politikası takip edeceği anlamına gelmiyor.”

PARA POLİTİKASINDA GEREKEN DURUŞU SÜRDÜRECEĞİZ
Merkez Bankası’nın kendisine kanunla verilen görev çerçevesinde enflasyonla mücadeleye devam edeceğini belirten Yılmaz, “Fiyat istikrarı bütün ekonomik aktivitelerin nihai amacı olan büyüme, istihdam ve toplumun refah düzeyinin artırılması için olmazsa olmaz şarttır. Fiyat istikrarı ekonomik büyümenin bir girdisidir ve bunun için elimizden gelen her türlü çabayı göstereceğiz. Bunun için de para politikasının olması gereken duruşunu devam ettireceğiz” dedi.

Fiyat istikrarının sağlandığı bir ortamda olunmadığını söyleyen Yılmaz, “Merkez Bankası enflasyonla mücadelede kararlılığını sürdürüyor ve sürdürecektir bundan geriye dönüş yok. Biz şu anda fiyat istikrarı sağlanmış bir ortamda değiliz, düşen enflasyon ortamındayız. Toplumun önünde iki seçenek var, ya fiyat istikrarını sağlayacak ya da çift haneli enflasyonlarla yaşamaya razı olacak. Merkez Bankası güncellenen hedeflerin enflasyon beklentilerini bozmasını sınırlamak amacıyla söz konusu hedeflerden sapmalara karşı simetrik olmayan bir yaklaşım sergileyecektir. Dolayısıyla bu çerçevede önümüzdeki dönemde enflasyonun hedeflerin altında kalması üzerinde kalmasına tercih edilecek” diye konuştu.

SIK HEDEF DEĞİŞTİRME LÜKSÜ YOK
Merkez bankalarının sık sık enflasyon hedeflerini revize etme lüksleri olmadığını belirten Yılmaz, “Enflasyon hedefi belirlemenin amacı toplumla yapılan kontrattır, biz topluma ‘ben enflasyonu şu seviyede tutacağım ve bunun için de şu politikaları uygulayacağım siz de kararlarınızı buna göre alın’ diyoruz. Bu, sosyal bir kontrattır ve bu yükümlülük çerçevesinde hedeflerin tekrar revize edilmemesi çok önem arz ediyor” dedi.

Merkez Bankası’nın geçmişte enflasyon hedefini değiştirmeme gerekçesini açıklarken, piyasa oyuncuları nezdinde hedef tutmadığı için değişiklik yapıldı imajı yaratmak istememelerine vurgu yaptıklarını hatırlatan Yılmaz şöyle konuştu:

“Geçmişte bize soruldu ve biz eğer enflasyon hedefini değiştirirsek bu, ileride piyasa oyuncularını nezdinde ‘Merkez Bankası sıkıştığında hedefi değiştirdi ve bundan sonra da değiştirebilir gibi çok olumsuz bir imaj oluşturur ve para politikasının geleceğini de ipotek altına alır’ demiştik. Dolayısıyla enflasyon hedefini değiştirmek kolaydır biz zor olanı seçelim, hedefi tutturmaya çalışalım ve bu da özellikle Hazine’nin borçlanma faizlerine olumsuz etki yapmasın dedik. Bunu söylerken de çıkış noktamız şuydu: enflasyonu tehdit eden unsurlara baktığımızda o zaman özellikle işlenmemiş gıda fiyatları ve enerji fiyatları en önemli rolü oynuyordu. O günkü konjonktür ve koşullar altında bizim orta vadeli bakışımız, dünyadaki gelişmeleri takip etmemiz bize şu değerlendirmeyi yaptırdı; bu fiyatlar bir düzeltme yapabilir, yapısal değildir. Ama geçen zaman içinde şunu gördük ki bütün dünyada gıda ve enerji fiyatları artıyor; bu, yapısal bir sorun, tarımda ve enerji fiyatlarında önemli bir kayma var ve bunun uzun süre kalıcı olduğu ortaya çıktı.”

Öte yandan Merkez Bankası Mayıs ayı fiyat gelişmeleri raporunda da “Yılın son çeyreğinden itibaren ise enflasyonun kademeli olarak düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir” dedi.